Sol(uğ)umŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir somun ekmek gibiyken gece
Önümúzde diz çökmüşken zaman Ve adı deliye çıkmışken sevdamızın Aya yasla yüreğini, dolunay ol, beni bekle Çokluğunu, kadim yokluğuna ekle Bir çığ ol, ak önümde, ömrümde Bembeyaz bir güvercinin kanatlarında Süzülelim senle ölümsüzlüğe. -Güz yorgunu- Bugün aylardan vuslat Günlerden sevinç Mektubun geldi, yanında "özledim" yazan not’la Ve ruj izlerin, için için gülümseyen beyaz kağıtta. Kaç kez okudum bilemezsin İlk okuduğumda anlamadığım için mi? Hayır Her okuyuşumda saçlarını yeniden okşayıp Yeniden avuçlarını öpmek için. Önce kalbime bir mızrak saplandı sandım İnceden bir ürperti, sonra bir huzur, bedenimi saran Anladım ki senmişsin Mızrak olup, yüreğime saplanan. Dilimi, diline perçinlediğimden beri Solum! da soluğum! da sensin Sensin dudaklarımdan söz olup akan Sensiz Kelimeler bir araya gelip, cümle olamıyor, inan. Gözündeki nefreti ve intikamı sil demişsin Tamam, söz bundan sonra Sadece mutlu, güzel şeyler çıkacak ağzımdan Artık kimseye kin duymuyorum Şefkatli bir acıma duygusu geride kalan Ama sende, yoluna çıkan haramilere yüzünü çevir Bırak kendi dünyalarında, mutlu mesut yaşasınlar Kendi kafalarında hayaller kurup Kendi düşlerinde, kendileriyle oynaşsınlar. Söyledik anlamadılar Hiç yaşanmamış bir hikayeyi anlatıyorduk Onlar gül koklamayı bilmezken daha Biz bu şehrin sokaklarında, cayır cayır tutuşup yanıyorduk Tartışmalarımızda oldu tabi arasıra Ama biz birbirimizle değil, hep, birileriyle savaşıyorduk. Sen sadece gül Yanaklarında karanfil kokusu Gözlerin sümbül Gül ki, sürsün mutluluğumuz Bir ömür. Söylemişmiydim Dilimi diline perçinlediğimden beri... . . . Üşüyorum, Gönder can bulduğum ıslak nefesini... |