Al/sanaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Allah’ta şahit, sen de, ben de, seni defalarca uyardım.İlişme dedim, karışma dedim, bulaşma dedim, dinlemedin.
Hayatın boyunca, sana bir kez bile şiir yazılmadı diye, fesatlanıp, kuduruyordun ya, müjde; artık seninde nur topu gibi bir şiirin oldu.Endişelenme, sanatımı konuşturdum, senden başka kimse, sen olduğunu anlamayacak.Çerçeveletir, asarsın artık... -Ne zaman dilim karıncalansa, akabinde afili bir sabrın Yutkunur kalırım öylece Zihnimi kemiren efkardan olsa gerek Şair yanım duble Neyzen bu gece Sizlerden özür dileyerek, haddini bildireceğim Danada kulak görmemiş, yolunu şaşırmış bir pilice Siz lütfen karışmayın, beğenisiz, yorumsuz, okuyun sadece - -giriş- Hey sen ucube, seni kin yüklü şebek Duruş alime-i cihan da Vaziyet, mürekkep yalamış eşek İrin dolu gözlerle, Kaf dağından seyirde alemi Kıçını kaldırmadığı sandalyeden, arşa değer mübarek kalemi Ama Allah’ı var, madam’ın poz, endam’ın sel hali. Kaptırmaz kimselere, köşe başlarını tutmuş İlm-i edebiyatı hem yalamış, hem yutmuş İmgelerin kraliçesi lütfen acı, merhamet et Bir kerecik dokundur o sihirli elini Desturunu almazsam benim halim felaket Nazım’a yoldaş et, şu aciz kulunu. Tufeyli takımı, kan emerek palazlanır Tenya’nın düşkünüdür, olacak da, nazlanır Pişmez, maya tutmaz, zehir kusan sözlerin Murdar makamından bakar, o kenafir gözlerin Menşei nedir acep, şu mahur bestelerin? Ölülere seslenir, pis sözcük destelerin. Büyük balık, bahirlerin soylu prensesi Solucan delisi, her oltanın arsız ilk müşterisi Yemi yutar, zokayı tükürür, pahalı diyerek Kene gibi soğurur da, sindirmeyi bilmez pek. Aç horoz kendini ambarda sanırmış Bu çil tavuk, hiç buğday saymamış O akıllı, herkes saf O kalabalık, cumhur tek O her şeyi bilir, millet inek İşkembe-i kübrası, zift yemeye doymamış. Efkarı yok, sevr misali şimendifer seyreder Çalımına bakan da, mihrace zanneder Önce ağyarı tanı, tahsil-i edep yap Sonra cinliğe soyun, insan ol da, insan çarp. -gelişme- Hani, karınca dile geliyor ya Nedim’in şiirinde "Ah keşke arı olsaydım da, üzerime basanları bir soksaydım" diye Soylum, siz beni bilmem ki ne bellediniz? Sabrın halatlarına bağlı da olsa Karıncadan az değil ya bizim kinimiz. Taş atmaksa şiir, baş yarmaksa Şiir huzur kaçırmaksa Ve ağızdan dökülen her salyayı, pazarda satmaksa... Tuş edebildiği kadar meydan ağasıysa şair/şaire Ve giydirmek hüner, çamur atmak ustalık Laf sokmak marifetse... Ve anlamadan bilmeden, tanımadan dinlemeden Aklına gelen her zembereksiz kelimeyi Şuursuzca ortalığa savurmaksa... Ve altı sayfa sanat seviciliğinden sonra, diye diyee diyeee “Kahrol düşman, al sana bomba” makamında Sivrisinek ısırığı gibi bir serzenişse, bütün diyeceğin... Öyle varını yoğunu ortaya koyup Olmaz yerlerinden bile ter akıtarak Kendini parçalamana gerek yok be hemşire; Tek satırda kimlik yazan, mezar kazan, şuur bozan ne kısraklar gördüm ben. Hiç mi bir şey öğretmedi sana bu hayat? Öyle saksı devirmiş çocuklar gibi Aval aval tavana bakmayacaksın Bırak martavalı da, dinle ulen bahtsız şempanze Camdan evde oturuyorsan eğer Kimsenin camına, taş atmayacaksın. Hani, bir yerinden tutayım diyorum Surat maske, duruş emanet, kiralık neşve Gören de, günahsız Meryem zanneder Bildiğin Jan Dark, yolcudur, günaha teşne. Zeka zayıf, algı hiç yok, bilgi köhne, sığ Neyine güvenip de, karşımda dilleniyorsun Ne harın har, ne korun kor Islak odun gibi, bir yanıp, bir külleniyorsun Anlamadım ki, yoksa Bir yandan o’na "uzak dur, o herif yaramaz" diyip Bir yandan, çaktırmadan, bana mı halleniyorsun? Kaderim bu, bugün ne söylesem Yarın, dönüp dolaşıp illaki başıma geliyor Bu silsilesini biiiptiğimin yollarında Üzgünüm, ben senin kalemin değilim Senin aradığın koçyiğitler Düz devam et, köprüyü az geçince, hemen yolun sonunda. Kulak kirişte, göz anahtar deliğinde Çanak anten gibi, havada havadis tarar Ama boşuna uğraşma hepsini sokamazsın O delik dar gelir kafana, daaar Hem sana ne oluyor ki, dadı mısın, kadı mı? Ben yazarım "o" okur, o yazar "ben" okurum Söylesene gudubet, sana giren çıkan mı var? -sonuç- ’Hey sen ucube’ den buraya, tastamam kırkbeş dakika Güle oynaya hem de Şöyle bulanık, puslu bir gecede, korlaşmış bir öfkeyle Bağlarsam seni belagatın mengenesine Biyografin Nobel alır, çapsız çingene. Dizelere ayan beyan silüetini çizer, kelimelere ismini kazırım "Attığın taş, baş yarmadı, acımadı kiii" diyorsan hala eğer Gel, bileylendim, bekliyorum, ben hazırım. Malum, eceli gelen kelp taharete meyilli Ama her kuşun eti yenmez, hatırlatırım Kulbu kalem, güllesi söz mancınığıma Seni koyar, çıktığın yere fırlatırım. Şimdi, dön taa en başa, bir kez daha oku Deli taylar gibi, dörtnala değil ama Ağır ağır, sindire sindire, heceleye heceleye "Sen, ben, beni, bana, ne, kim, kimi, nerede, nasıl Az önce ne yaşadım ki ben yaa" diye sayıklayarak Sabaha kadar, fırdöndü gibi, uykusuz, titre ve kasıl. Haddi aşıp, bu kadar üstüme gelmeseydin Okumak zorunda kalmayacaktın bu trajediyi Bildin mi şimdi Ağıtlar yakarak, sürtünecek diz arayan O gariban, o zavallı, o ezik O sesi kısılmış kediyi? Will continue if there is demand... |