- 75 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEKNOLOJİ VE YAŞAM
TEKNOLOJİ VE YAŞAM
Dünya dediğimiz han, albenisi çok çeşitli bir handır. Üzerinde yaşayan insanları adeta büyülüyor. Dünyanın, insanların önüne serdiği bu efsunlu ikramlardan hangisini seçeceğini şaşırıyor insan dediğimiz varlık. Birini alsa, bir süre sonra onu mutlaka değiştirme dürtüleri kabarıyor. Onu değiştir, bunu değiştir. Elbette bunları yapabilmek için maddi imkânların geniş olması gerekir. Tatminsizlik, hırs ve kibir, hayatını saltanata çevirme çabası içimizde büyük basınçlar oluşturuyor ve irade dediğimiz hazinenin duvarları bu basınç karşısında çaresiz kalıyor ve yıkılıp, gidiyor.
Teknoloji, insanlara neler sunuyor, neleri yok ediyor acaba?
Teknoloji, sınırları aşarak cebimize kadar giriyor. Teknoloji harika bir gelişmedir. Ancak kullanılan amaca göre insana yarar sağlayabilir. Kimileri dolandırıcılığı teknolojiyi kullanarak yapıyor; bu dijital dolandırıcılık, salgın bir hastalık gibi giderek yayılıyor; yeni mağdurlar üretiyor.
Bir başka sorun da, siber saldırılardır. Özel yetiştirilmiş hackerler, büyük finans şirketlerin hesabına girebiliyor, hesapları ele geçirebiliyor ve girdiği sistemi çökertebiliyor. Şu anda teknoloji devleri, özellikle bankacılık sistemlerini güvenlik altına alabilmek için yeni güvenlik sistemleri geliştiriyor. Yükselen bu teknolojinin, insanların, şirketlerin başına daha başka felaketler getireceğini tahmin etmek hiç te zor olmasa gerek.
Gençlik ve Yaşam:
Teknoloji, insanlara pek çok bilgi sunuyor. Bir tık ile dünyanın bilgisi önüne seriliyor adeta. Fakat insanların ulaştığı her bilgi doğru olmayabiliyor. Yalan-yanlış bilgiler, yanıltıcı ve yanlış yerlere yönlendiren linkler çıkıyor insanın önüne. İnsanın ilgisini çekiyor haliyle. Özellikle gençlerde teknolojiyi kullanma tercihleri gayriahlaki alanlara sapıyor; bu durumu yaşayarak görüyoruz. Teknolojiyle gelen ahlaksızlık, gençlerin ruhuna işliyor, içten içe kemirmeye başlıyor. Sonuçta, ahlaki değerleri yerle bir olan gençlik profilleri çıkıyor ortaya. Güzel sözler yerine küfürlü-argo sözler dillere pelesenk oluyor. Dillere pelesenk olan bu kötü sözler, kısa bir süre sonra gençlerin davranışlarına da yansıyor. Gençler arasındaki yaşanan ve özellikle “manita” yüzünden kavgalar yaşanıyor. Dizilerin de etkisiyle, kendi grubunu kuran gençler, mahallelerinde gettolarını oluşturuyor ve çeteleşmenin temellerini atıyorlar. Bu asrın gençleri başta olmak üzere, insanlarımızın bir kısmını da etkisine alan hippi tarzı giyinmek, yiyip-içmek; gençleri hayal dünyamıza sığmayan çok farklı bir alanın anaforuna çekiyor.
Gözlemlerimize dayanarak; amaçsız, her şeyden bağımsız ve bireysel yaşam tarzına geçiş yapan gençlerin yaşantıları sağlıksız, çalkantılı, ailesine ve çevresine ciddi zararlar verecek bir yö ne evriliyor. Bu çılgınlık hali, gençlerin gruplar halinde esrar, eroin kullanmanın yanı sıra, ucuz, merdiven altı üretim olan bonzainin pençesine düşürüyorlar. Sonuçta gençler, narkotiğin sıkı takibi sonucunda yakalanıyor ve soluğu cezaevlerinde alıyorlar. Hem aileler büyük bir yıkım yaşıyor, hem toplumu içten içe kemiriyor. Çoğu tutuklu, kısa sürede denetimli serbestlik uygulamasıyla tahliye ediliyor. Tahliye edilenler, gayrimeşru davranışlara devam ediyorlar. Bu başıbozuk düzen sonucunda, çocuk denilecek yaşta olan kızların gayrimeşru doğum yaptıklarına da maalesef şahit oluyoruz.
Nasıl önlem alınmalı?
Bu soru çok önemli bir sorudur. Sağlıklı düşünürsek eğer sorunun cevabını da rahatlıkla bulabiliriz. Öncelikle, gençlerimizin bataklığı haline gelen bu uyuşturucu belasından nasıl kurtulabileceğinin yöntemi belirlenmeli. Yöntem belli! Tüm uyuşturucu baronlarıyla ciddi bir mücadele başlatılmalı. Yakalananlar derhal cezaevlerine atılmalı. Gizli-kapaklı görüşmelerle; yakalanan bu baronların salıverilmesine asla müsaade edilmemeli. Mücadele uluslararası düzeyde ciddiyetle yürütülmelidir.
Dünyayı gençlerimize tozpembe gösteren, geleceğini karartan bu başıboş hayattan kurtarmak öncelikle ailelerden başlamalı. Her aile, çocuğunu takip etmeli, arkadaş grubunu görmeli, nereye gittiğini, nerelerde zaman harcadığını belirlemeli ve önlemini almalıdır. Tabi şu gerçeği de göz ardı edemeyiz. Yeni nesil, ne anayı takıyor, ne de babayı! Kendi mahallemden biliyorum ki, babasını dövüyor, dedesine bıçak çekiyor, dedesinin aldığı aracını kolonya döküp yakıyor! Defalarca cezaevine girip-çıkmış olan bu genç, şu anda cezaevinde ömrünü tüketiyor! Buradan şu sonuç çıkıyor: Bu salgın hastalık ya da çıldırmışlık hali aileleri çoktan aşmış durumda.
Eğitim kurumlarının etrafı, gençlerin arkadaş çevresi mutlaka hükümet tarafından izlenmeli. Hükümetin elinde bunu başaracak çok güçlü imkânlar var. Uyuşturucu bağımlısı olan gençler için ciddi bir sağlık seferberliği başlatmalı; gençleri bu bağımlılıktan kurtarmalı ve yeni bir hayata hazırlamalıdır.
Bu adım, başarıyla yürütülürse; Toplum ahlakını yozlaştırma amacı güden ve dijital vurguna elverişli tüm sistemler kapatılmalıdır. Türk eğitim sistemi, bilime, teknolojiye çocuklarımızı özendirmeli ve yönlendirmelidir. Yani çocukların ve gençlerin önüne parlak hedefler koymalı; her genci kabiliyetine göre pozitif bilimleri de içine alan güçlü bir eğitim müfredatı hayata geçirilmelidir. Üniversiteyi kazanan gençler, hükümet tarafından fonlanmalı, yurt sorunları çözülmeli, kitapları ücretsiz verilmeli ve beslenmelerine özen gösterilmelidir.
Uzun zamandır, bu başıboşluk hali, ülkemizde insanların cinnet getirmesine neden olmaktadır. Her akşam, haberleri dinlediğimizde mutlaka ölümle sonuçlanan olaylara şahit oluyoruz. Hırsızlık, gasp, dolandırıcılık, rüşvet ve çete hesaplaşmaları adeta ülkemizin olağan yaşam tarzı haline geliyor. Bu durumu her gün seyrede seyrede ruh halimiz bozuluyor. Yapılan araştırmalara göre antidepresan hapları satış rekorları kırılıyor! Bu durum karşısında, siyaset kurumunun ciddi tedbirler alması gerekiyor.
İşin özü; Gençlik başıboş, gayesiz bırakılırsa; ülkemizin istikbali maalesef kararmaya mahkûm olur. Eğitimin, karanlığa tutulan bir ışık olduğu gerçeği eğitimin her aşamasında tüm gençlere öğretilmelidir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.