- 167 Okunma
- 1 Yorum
- 5 Beğeni
Tamamen duygusal
Ti li li li...ti li li li...ti li li li
-Aloo
-Ezgi, kızım, saat dokuz onyedi ve görüyorum ki sen hala uyanmamışsın yavrucuğum
-Anne bugün Cumartesii
-Gün isimlerini gayet iyi biliyorum Ezgiciğim, ben her zamanki gibi, altı otuzda uyandım,
kahvaltımı ettim ve şu an işimin başındayım, biliyorsun ki sorumluluklarımız var değil mi?
-İstersen, haftaya Cumartesi sen yat, senin yerine işe ben gideyim anne.Erken uyanmanın suçlusu benmişim gibi davranma? Ben öğrenciyim ve en uyunası günümdeyim, bırak da tadını çıkarayım
-Hayır, hemen kalkıyor, kahvaltını ediyor ve ders çalışmaya başlıyorsun, hem bugün dershanen var unutma
-Dershane saat 1’de anne
-1’e kadar yatabileceğin anlamına gelmez bu
-Off, iyi, tamam peki, kalkıyorum
-Sabah senin için, yer yer marul ve havuç parçacıklarıyla süslenmiş, bezelze takviyeli, İtalyan usulü, ançüezli chicken sandiviç hazırladım, buz dolabında
-Sandiviçin uyruğu önemli değil de, her yaptığın şeyin içine bezelye koymasan olmaz mı? Yerken patır patır dökülüyor, nefret ediyorum
-Bezelye son derece besleyici ve beden sağlığın açısından önemli bir gıda
-Ruh sağlığımı bozuyor ama...
-Hayır, bezelye hakkında henüz böyle bir bulguya rastlanmadı
-Puff...
-Sana portakal suyu da sıkacaktım fakat, saate baktığımda yedi yirmidokuz olduğunu görünce, ivedi bir şekilde evden çıkmam gerektiğini farkettim.Ancak kabuklarını soyabildim portakalın.Katı meye sıkacağının fişini takıp, portakalı içine atıyorsun, üzerinde power yazan yeşil düğmeye basıyorsun, kırmızı düğme yandığında işlem tamamlanıyor.Nasıl içeceğini anlatmama gerek yok sanırım.
-Ne, ha, tamam, anladım
-Sen beni dinlemiyorsun değil mi Ezgi, uyukluyor musun yoksa?
-Tamam anne, sandiviçimi yiyip, portakal suyumu içerim, sonra da ders çalışırım
-Vitamin haplarını da almayı unutma ve ders bitene kadar televizyon izlemek yok
-Peki
-Evi dağıtma, eşyalarını düzenli koy ve çıkarken muslukları kontrol et
-Tamam anne, akşam okul aile birliğinin yemeği var biliyorsun değil mi?
-Aman Allah’ım tamamen unutmuşum ve bu unutkanlığım için senden özür diliyorum, şirket toplantısı var canım
-Bu özür bana çok tanıdık geldi nedense, son üç yemeği de unuttun anne
-Hepsinde de çalışıyordum kızım
-Biraz da bana vakit ayırsan
-Okul aidatın, servis ücretin, harçlığın, dershane giderlerin, gitar kursun, cep telefonu faturan, giyim kuşamın, birinin bir şekilde bunları karşılaması gerekiyor değil mi? O kişi de ben oluyorum...
-Deyzi yi unuttun
-Ne?
-Köpeğimiz deyziyi unuttun
-Evet onun da masrafları var tabi
-Gelmiyeceksin yani, herkesin ailesi yanında oluyor, ben yine tek başıma sap gibi kalacağım desene
-Sap kelimesi ağzına hiç yakışmıyor canım, yalnız kelimesi bence daha uygun
-Kelimenin değil de, durumun uygun olup olmadığını analiz etsek anne
-Üzgünüm Ezgiciğim, iş hayatı biliyorsun, mesela bugün şirketimizin co. müdürü Şirazettin bey ve diğer yöneticilerle birlikte, ’işlem hacminde, dinamiklerin verime katkısı’ konulu bir sempozyuma akredite olacağız
-Hıı, o dediğinden olmak lazım tabi, malum sorumluluklarımız var
-Sen bana laf mı çarptın az önce?
-Hayır anneciğim, sorumluluklarımızı hatırlattım sadece
-Şirket için önemli bir sempozyum Ezgi ve Şirazettin bey ısrarla katılmamı istedi
-Sence de komik değil mi anne?
-Sempozyum mu?
-Hayır, po müdürün adı
-Po değil, co.Hem Şirazettin bey hakkında lütfen daha dikkatli konuş.Zira kendisi Harvard yunuversitide ticaret ekonomisi okumuş, Yale’de yönetim bilimleri master ı yapmış, ayrıcada NLP, PMI, ASC, TEPE sertifikalarına sahip, dört dil bilen, son derece prezantabl, ve komplike bir yöneticidir
-İsmi komik dedim, kendisi trezanpatıl değil demedim
-Prezentabl yavrucuğum.Hem adı geçen kişi, her an yeni baban olabilir...
-Ben eski babalarımdan memnundum...
-Dalga geçme, bu iş dalgaya gelmez
-Sen evlilikle dalga geçiyor olmayasın anne? Bu üçüncü evliliğin olacak, tam birine ısınıp
baba demeye başlıyorum, senin boşanasın geliyor
-Benim suçum yok biliyorsun.İlk baban yani öz baban yeniliğe karşı, oportünist, bencil bir adamdı
-Ve sen bunu, onüç sene sonra fark edebildin...
-Senin için katlandım, ikinci babansa, çok resesifti, bana ayak uyduramadı
-Şirazettin’in ayakları uygun mu bari?
-Ne?
-Olan bana oldu diyorum
-Lüks içinde yaşıyorsun, her şeyin var, neye muhtaç ettim seni Ezgi
-Bir aileye desek...
-Biz de bir aileyiz unutma, iki kişi olsak da...Hem çok da düzenliyiz
-Üçüncünün de zararı olmazdı bence.Bir baba mesela...
-Bu meseleyi eve geldiğimde konuşuruz, objektif olarak, hem dedim ya bir baban olacak yakında
-Bir tane daha diyecektin...
-Kelime oyunu yapma Ezgiciğim, zira o kelimelerin bir çoğunu, hatta hepsini sana ben öğrettim
-İsmi Şirazettin olan birine baba demem ben, ne kadar trezanpatıl olursa olsun
-Prezentabl.Yakından tanıyınca onu çok seveceksin inan bana
-Ya, ne demezsin.Meydan Larus gibi konuşuyor, nasılsınız diye sordum geçen gün, ’algım detaylara açık, bedensel kriterlerim normlara uygun, ve ruhsal açıdan gayet pozitifim’ dedi herif ya
-Herif biraz kaba olmadı mı Ezgi, seni böyle konuşmaktan men ederim
-Benim de Şirazettin’i babalıktan men etme hakkım yok mu acaba?
-Lütfen biraz daha düzgün ve mantıklı konuş Ezgi, zamanla ısınırsın
-Adamı görünce tüylerim dikeliyor, prototip robot gibi dıızzt, bızzztt, gülerken kaşları çatılır mı bir insanın ya?
-Ezgi nezaket kurallarının dışına çıktığının farkında mısın?
-Soyadı da bir garipti, geçen gün söylemiştin neydi, börekli böcekli bir şeydi
-Bürümcüklügil
-Hah Bürümcüklügil.Adam ne yapsın, sen bu soyada, tutar bir de Şirazettin diye isim koyarsan, tabi kartviziti kalabalık görünür, harvard’ı falan bitirmesine gerek yok ki...
-Ezgiiii, derhal susmazsan, sana bilgisayarı yasaklarım
-Senin işe dönmen gerekmiyor mu anne, fırça atmasınlar?
-Ben bu şirketin, director of management’ıyım farkındaysan, genelde ben fırça atıyorum
-Harikasın, fırça atman gereken kimse yok mu? diyeyim öyleyse
-Ne zaman Şirazettin beyden mevzu açılsa, negatifleşiyorsun farkında mısın?
-Heriften pozitif elektrik alamıyorum ne yapayım
-Ona bir daha herif dersen, harçlığını yarıya indiririm ve bir daha sana ançüezli sandviç yapmam
-Sen o heriften vazgeç, ben hiç harçlık almıyayım, ve her sabah senden önce kalkıp, sana Fransız usülü, rokforlu artı bol bezelyeli croque-monsieur yapayım, portakal suyu da dahil
-O herife, alışsan iyi olur, ben kararımı verdim
-Bak gördün mü? Sen de herif dedin
-Dilim sürçtü, isteyerek söylemedim
-Gitar kursunu bıraksam
-Ezgi cıvıtma, hadi kalk kahvaltını et ve ders çalışmaya başla, akşam da okul yemeğinden sonra doğru eve.Ben geç kalabilirim, sempozyumdan sonra yemeğe gideceğiz
-Şirazettin’le mi?
-Yakında baban olacak birine karşı daha nazik olmalısın Ezgi, evet onunla
-Anlaşıldı, sen kafayı bozmuşsun bu Şirazettin’le
-Bu kelime de hiç hoş değil, birbirimizi seviyoruz diyelim, o da ilk üç evliliğinde
aradığı huzuru bulamamış
-Nee?
-Evet, onun da dördüncü evliliği olacak bu
-Şu bahsettiğin, diplomalar, sertifikalar, diller, trezanpatıllar falan evlilikte hiç işe yaramıyor mu anne? Aynı şeyler sende de pek işe yaramadı da...
-Prezentabl.Gittikçe ukalalaştığının farkında mısın Ezgi?
-Yalan mı?
-İkimiz de doğru insanı bulamamışız demek ki, diplomayla, sertifikayla yada prezentabl’lıkla falan bir ilgisi yok bunun.
-Belki de doğru insanlar, yanlışlıkla sizi bulmuştur
-Ne demek istiyorsun sen, suç hep bende miydi yani?
-Kariyer diye tutturmayıp, evine de o aptal toplantılar kadar zaman ayırsaydın, belki de hiç boşanmazdın ve şimdi mutlu bir ailemiz olurdu
-Beni çok kırdın Ezgi, ne yaptıysam senin için yaptım, bizim için yaptım
-Şirazettinle de benim için evleniyorsundur sen kesin
-Eveettt, sen ançüezli sandviç yiyebilesin diye, gitar öğrenebilesin diye, lüks kıyafetler
giyebilesin diye, bir köpeğin olsun diye, özel okula gidebilesin diye
-Hepsinin canı cehenneme..En son ne zaman birlikte yemek yediğimizi hatırlıyor musun anne? En son ne zaman gezmeye çıktığımızı, alışveriş yaptığımızı?
-Daha yeni hediyelik eşya fuarına gittik ya kızım, bir sürü de şey aldık, aynı gün sinemaya falan da gittik hatta
-Geçen seneydi o, sen doğum günümü unutunca, daha doğrusu bir hafta sonra ben sana hatırlatınca kendini affettirmek için götürmüştün
-Oldu mu o kadar, dün gibi sanki
-Evet, tam bir sene geçti anne, bir önceki doğum günümden bu yana yani
-Zaman, su gibi geçiyor işte
-Doğum günümün tarihini hatırlıyor musun bari?
-O nasıl söz? Elbette hatırlıyorum, seni ben doğurdum, 5 Kasım
-Evet, bugüne ne kadar benziyor değil mi?
-Aaaaa, afedersin bebeğim, nasıl da unutmuşum
-Bencil dediğin adam, öz babam yani, ta İngiltereden tebrik kartı yolladı, her sene yollar,
ikinci babam da, resesif olan, dün okuluma gelip, bana doğum günü hediyesi verdi...
-Bitanem ben sana istediğin kadar kart alırım, hediye de, sen üzülme yeter.Söz, İnvestment Evaluation programından sonra mutlaka telafi ederiz Ezgicim, Şirazettin bey de gelir hem, deyziyi de alır, hep birlikte eğlenmeye gideriz tamam mı canım, Ezgi alo, alo Ezgi
-Dıııııttt...
YORUMLAR
Proje çocuk doğurup,anneliği sadece sunduğu imkânlardan ibaret sayan bir kadının sevgiden ve ilgiden yoksun bir çocuk yetiştirmesi kadar bencilce bir davranış yoktur.Bu konu üzerine uzun uzadıya yorum yazılabilir lakin kısa ve öz herkes çocuk sahibi olabilir ama anne ,baba olamaz .İlgiyle ve severek okudum.Harika bir anlatım...Sevgiler arkadaşım.